7 Ağustos 2011 Pazar

Babet Matik - Rollasole

Veeee müjdeler olsun !!! 
'Bu da mı çıktı ya?' diyebileceğiz süper bir yenilik hayata geçmiş. Tez vakitte ülkemizde de olmasını diliyerek bu yeniliği açıklıyorum:)

Babet matik !!!

Efendim bu babet matik nedir derseniz, topuklularla başlanılan gecenin sonunda hani ayaklarımız mahvolur ya çoğu zaman, yanımızda da yedek ayakkabı yoktur bitse de gitsek moduna gireriz, hem gecemiz mahvolur hem ayaklarımız, hem de yanımızdakini kemirmeye başlarız ya, işte artık o günler tarihe geçECEK..

Gece klüpleri önüne bisküvi otomatları gibi babet matikler kurulacak ve pahalı olmayan cuzi bir miktara altın, gümüş veya rose rengi babetlerden birini seçerek hem fiziksel, hem de ruhani bir şekilde rahatlayacağız.

 Bu uygulama şimdilik İngiltere, Ibiza, Avustralya ve Amerika'da uygulanıyor. Ücret ise 5 pound veya 7 dolar.

Ben gittiğim her düğüne yanımda mutlaka babet götürmeye çalışırum ama her zaman çantam buna uygun olmuyor işte o zamanlar bir de çok dans ettiysem her şey acı vermeye başlıyor belli bir noktadan sonra. Geçen sene yedek ayakkabımın olmadığı bir düğünde kagıt terlik dağıtmıştı düğün sahibi ve en çok alkışı o zaman almıştı :)

Bu arada bu babet matikten çıkan babetler hiç de giy at tarzı değil, oldukça güzeller.  

Tez zamanda ülkemizde de yaygınlaşmasını diliyor ve bu işe girsem mi diye de düşünmeden edemiyorum:)



5 Ağustos 2011 Cuma

Siyah Kuşak Gelinlikler

 En son Tuğba Büyükstün'ün gelinliğinde siyah kuşak detayı olması sonucunda medyada saçma sapan yorumlar yapıldı. Olay, çok alakasız ve ilkokul çocuğunun bile bağlayamayacağı noktalara çekildi ama, son yıllarda siyah kuşak gelinlik tasarımlarında fazlaca karşımıza çıkmaya başladı. Özellikle Vera Wang gelinlik tasarımlarına adeta imzasını siyah kuşakla atıyor. Oscar de la Renta'nın da siyah kuşak tasarımları son yıllarda revaçta. Kuşak olayındaki renk skalası ise inanılmaz boyutlara ulaştı neredeyse her renk kuşak kullanılabiliniyor.
Söz konusu gelinlik olunca zaten, herkes kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle takılmalı zaten.
 Aşağıdaki modeller Vera Wang'in Fall 2011 koleksiyonuna ait tasarımlar.



Bu tasarımlar ise Oscar de la Renta'ya ait.




  Siyah kuşaklı gelinlik tercih eden ünlüler de bizde böyle. Bence damatlıkla siyah -siyah uyumu oldukça güzel olmuş. Nişanda aynı renk kravat takınca sorun yok ama düğünde aynı renk kuşak takınca mı herkese saçma geldi anlamadım :) Herkes nasıl gelinlik beğeniyorsa öyle gelinlik alsın ve başkaları yorum yapmasın:)

Maxi Maxi Maxi

Yaz gelsin diye aylarca bekledik, gelince de şikayet ettik. Ama ben sıcaktan ziyade pantalon giyememekten şikayetçi oluyorum. Dolabım pantalonlarla dolu, çok fazla elbise insanı değilim açıkçası ama güzel, kalıbı hoş bir elbiseye deasla hayır diyemem. 
 Elbisede en önemli detay bence kalıbı. Öyle kumaşı basitce kenarlardan dikip,elbise olarak üretilen kumaş parçaları!! genelde insanları daha şişko, daha kısa boylu, daha tipsiz yapıyor.
Neyse, konumuza dönersek pantalon giyilmeyince mecburen maxi etekler, maxi elbiseler ve bosbol pantolonlara geçiş yaptım. Sadece ben değil bütün insanlık buna geçmiş :))
Ama maxi boy etek giyerken bazen köylü güzeli havası oluşuyor onu da sevmiyorum açıkçası . Örneğin aşağıdaki resimde Whitney Port'un düştüğü durum.
Bu tarz maxi boy kullanacaksanız ayakkabı olarak parmak arası sandalet veya babet kullanmanızı öneririm. Eğer etek boyu da ayakkabınızın görünmeyeceği ama eteğin de yere sürünmeyecek boyda olursa çok ama çok güzel duruyor.




görseller: who what wear

Günün Şarkısı

  Bugünün şarkısı reklamlarda, beachlerde, radyolarda, televizyonlarda kısaca her yerde sürekli çalan bir şarkı olsun o zaman. İlk kez duyduğumdan beri şarkı, sürekli dilimde..  İnternette sadece Neyo'nun sçylediği versiyonunu da dinlemiştim ve resmen bayılmıştım ancak şu anda bulamadım ve sizi klibiyle başbaşa bırakıyorum :)

4 Ağustos 2011 Perşembe

Üniversite Adaylarına Öneriler

 Biraz değişik bir post olacak ama,eğer aranızda üniversite tercihi yapacak olanlar varsa naçizane kendi önerilerimi sunmak isterim.

Çünkü çevremde çok fazla aile dostlarımız, akrabalarımız şu mu bu mu Purple diye sürekli fikrimi soruyorlar..

Öncelikle şunu bilin ki hayatınızın en güzel minimum 4 yılı var önünüzde bir daha hiç bir zaman bu kadar rahat, bu kadar tatilli, bu kadar başınıza buyruk olabileceğiniz başka bir zaman dilimi daha olmayacak.

Kendinizi her açıdan geliştirmeye bakın, özellikle dil alanında. İngilizceyi en mükemmel seviyeye ulaştırmaya çalışın çünkü ilerde sınavlardan ne kadar yüksek notlar alırsanız, (Toefl Kpds gibi sınavlarda) mülakatlarda o kadar rahat olursunuz. İkinci bir dil için de kursa gidebilirsiniz, eğer karşılayamıyorsanız, okulunuzda seçmeli dersler alarak 4 yılın sonunda en kötü bir temel hazırlayabilirsiniz kendinize.

Ne olursa olsun, okulunuz ne olursa, bölümünüz ne olursa olsun, umutsuzluğa kapılmayın; 'bitireceğim de ne olacak moduna girmeyin', kendinize güvenin ve bilinçli olun. Bu konuda bilinçli olmak en önemli kriter bana göre. Akademik düşünüyorsanız o alanda ne yapmanız gerektiğini iyice ortaya çıkarın ve o sınavlara kanalize olun. Özel sektör istiyorsanız mutlaka 1.sınıftan itibaren kendinize stajlar bulun, okurken staj bulmak her zaman daha kolaydır, karşılıklı menfaate dayandığından da, şirketler size ödeme yapmadığından genelde daha rahat bulursunuz. Gözünüzü dört açın daha 1.sınıftayım, 2.sınıftayım mezun olayım da bakarız moduna girmeyin. 

Devlet düşünüyorsanız, çalışableceğiniz kurumları araştırın, neler gerektiğini sınavlarda neler sorulduğuna bakın, okulda ona göre seçmeli dersler alın. 

 Ama sakın ama sakın tek bir alana kanalize olmayıın.Çünkü eğer olmazsa inanaın insan sudan çıkmış balığa dönüyor.Her zaman B hatta C planlarınız da devrede olsun.

 Değişim programlarına itibar edin. Erasmus vs gibi okulunuzun hangi okullarla araştırması olduğuna bakın. Gitmenizi öneririm Eğer giderseniz hem dilinizi geliştirebilir, hem de Cv'nize çok güzel bir referans yazabilirsiniz.
 Work and Travel programı da eğer düşünürseniz telafuz açısından faydalı olabilir hem de Amerika'da tasarruflu davranırsanız para bile biriktirebilirsiniz.

Eğer okula girdiniz, bölümüzü beğenmediniz ya da okulunuzu sevmediniz vs sakın pes etmeyin. Tekrar Öss'ye (yeni isimlerden haberim yok hala Öss diyorum ) girin ve istediğiniz yer için çabalayın. İlerde pişmanlık duymazsınız, başaramazsanız bile 'denedim ve olmadı 'demek hiç denememekten çok daha iyidir her zaman .

Şunu da unutmayın ki, bazen su gerçekten yolunu buluyor siz ne yaparsanız yapın istediğiniz şey daha sonradan gerçekleşebiliyor. Ya da ilk anda başarısızlık gibi gelen şey gerçekten de sonradan size istediğiniz şeyin kapısını açabiliyor.

Gel gelelim bana , ben ne yaptım peki? Nasıl geçti üniversite yıllarım? 
Tam bir hatalar silsilesi diyebilirim. Yukarıda yazdıklarımdan beni yapmadıklarımı sayarsam size dürüstçe, Öncelikle ben o kadar çok zamanında mezun olmaya kanaklize oldum ki, hazırlığı da atladıktan sonra 4 yılda mezun olmaya kendimi odakladım ve gözüm başka hiçbir şey görmez oldu neredeyse:) 2. sınıfın 1.dönemi de repeat olduktan sonra mucizeyi başararak  hatta bana göre,bölüm tarihine geçmek suretiyle 4 yılda mezun oldum:) Danışmanım bu olayı herkese anlatıcağım senden sonraki öğrencilere söyleyeceğim diyordu umarım anlatıyordur:)
Bu kadar mezuniyete taktığım için Erasmus 'da Fransa için yedekte olmama ama asillerden 1 kişinin gitmediği için sıra bana geleceği halde okulu zamanında bitiremem gidersem diye gitmedim. Her sene yaz okulunda olduğum için Work and Travel için zamanım olmadı. 
Sıfır bilinçle ya mezun olayım yeter modunda iş, güç işlerine hep daha sonra bakarım dedim. Halbuki son sınıf öğrencileri mezun durumda olanlara göre daha fazla işe başvurabiliyorlar özellikle MNC diye adlandırılan şirketlerde.
Okulu ve bölümü hiç sevmedim, bölüme daha sonra alıştım dersler ve konular hoşuma gitmeye başladı ama okuldan hep nefret ettim. 

Bu kadar hataya rağmen saygın bir okulun saygın bir bölümünü bitirdim. Ama Master için kesinlikle hayal ettiğim şekilde olması için deli gibi çabalıycam:) 

Siz, siz olun dediklerimi yapın, yaptıklarımı yapmayın :))

Günün Şarkısı

Bugün mutlu uyandım, güzel bir gün beni bekliyor ve günün şarkısı da moduma uygun gelsin o zaman:) 
Plumb'dan Hang On :)
Şarkı biraz umutsuz gibi olsa da sözleri itibariyle ama geleceğe mutlu ve umutlu bakmama sebep oluyor:)

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Günün Şarkısı

 Bu aralar 80'ler 90'lar dinliyorum, ipoduma eski şarkılardan setler indiriyorum ve nedense özellikle 80ler beni çok derinden etkiliyor. Müzik olarak çok verimli yıllarmış.
 Bundan sonra moduma göre her gün bir şarkı :)
 İlk olarak Bonnie Tyler- Total Eclipse of the Heart. 
 Mükemmel bir yorum değil mi sizce de ?

2 Ağustos 2011 Salı

Tatil

Yazım nasıl geçti? Haziran aylarında şu postumda daha önce belirttiğim gibi Kpss'ye hazırlanmakla geçti.

  Sınavdan 1 hafta önce çok yakın arkadaşlarımızın düğünü için Purple-Orange  ikilisi olarak Dikili'ye gittik. Sınava 1 hafta var gitsem mi gitmesem mi diye o kadar düşündüm ki ama iyi ki gitmişim çünkü dünyanın en misafirperver ailesi tarafından ağırlandık ve sırf o insanlarla tanışabilmek için bile Dikili'ye gidilirmiş dedim dönerken. Böylece vicdani de herhangi bir sıkıntı yaşamadım:) 

Bu düğün vesilesiyle de İzmir'e ilk defa gittim. Nasıl şimdiye kadar gitmemişim, nasıl denk gelmemişim hayret diyerek 1 günümüzü de İzmir'de geçirdik. Açıkçası İzmirliler kızmasın ama biraz hayal kırıklığı oldu benim için. Kordon'u ben denize daha yakın olarak hayal etmiştim ya da pazar günü bütün dükkanların kapalı olmamasını hayal etmiştim. İlk buluşmamız iyi geçmedi ama ilerki buluşmalarda belki bir elektrik olabilir.

 Sınavdan sonra benim için 2 önemli olay aynı günde gerçekleşti. Hem doğumgünüm hem de çok yakın arkadaşımın düğünü. İlk önce doğumgünümü kutladık  çok güzel, uzun zamandır istediğim şeyler hediye olarak geldi ve inanılmaz mutlu oldum..
  Daha sonra nikah ve İstanbul.Üstelik bu nikahın benim için bir farkı vardı çünkü ben nikah şahidi olmuştum,baya heyecanlandım nikah sırasında ama aynı zamanda çok mutlu bir andı benim için.

  Elbisem Hakan Yıldırım for Koton ve o gece çok iltifatlar aldım elbisem hakkımda :)


  Düğün Karadeniz düğünü olunca tabi ki kemençe ve horon ekibi gecenin vazgeçilmezi oldu ..


Veee daha sonra ve elini Antalya.. Kervansaray Kundu Beach Hotel diye bir otele gittik eğer gitmeyi düşünen varsa kesinlikle tavsiye ediyorum biz çok memnun olduk. Ama şunu da belirtmeliyim ki otel biraz mütevaziydi.Eğer çok fazla lux arıyorsanız size uygun değil ama aradığınız her şeyi fazlasıyla bulabileceğiniz bir oteldi.


Otelin büsbüyük bir havuzu vardı ve havuz benim için çok önemlidir çünkü 'Deniz varken havuza kim girer ki?' diye sorduğunuz sorunun cevabnı benim. Her zaman her koşulda havuzu tercih ederim ama denizin keyfinin de bambaşka olduğunu kabul ediyorum.

 Denize ilişkin en sevdiğim şey Mickey'li deniz çantam :) Orange, bu çantayı bana Brüksel'den almıştı ve alındığından beri deniz kenarını bekledi ve sonunda mutlu son benim için gerçekleşti.







 Tatilimin son gününde de Kpss belli oldu. İstediğime yakın bir puan aldım umarım devamı gelir di bu maratonda diyorum ve bu postu sonlandırıyorum:)

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Ankara Yanıyor


Ankara gerçekten de yanıyor. Böyle bir sıcaklık bu yaşıma kadar görmedim tek tesellimiz nem oranının az olması. Şu anda saat 00.10 ve rüzgarı ilk kez hissettim neredeyse. Sıcak sıcak daha da sıcak oluyor derken meteorolojik verileri inceledim ve bugünden itibaren sıcaklıkların düşeceğini öğrendim ve tarif edilemez bir mutluluk kapladı içimi. Cumaya kadar sıcaklıkların yaklaşık 6 derece düşeceği öngörülüyor umarım yanılmazlar ve gerçekleşir. Yoksa bu sıcaklıklarla olan savaşıma ne kadar daha devam edebilirim bilmiyorum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...