30 Ekim 2011 Pazar

Ugg Sever Olmak

Ben kesinlikle bir Ugg severim. Herhalde bu öyle bir durum ki seven çok seviyor, sevmeyen de resmen tiksiniyor. Ben ilk gördüğüm andan itibaren çok seviyorum, kışları ayağım hem rahat hem sıcak oluyor, hem kotun hem taytın hem elbisenin kısacası her şeyin altına rahatlıkla kullanabiliyorum, daha ne olsun sorarım size  daha ne olsun :)) 

Bejini ve parlak kahvesini severek kullanıyorum , bu sene de alsam mı? ne alsam? vs gibi düşünürken yeni bu parıltılı modelleri beni tam kalbimden vurdu.  Çok fazla kişi iyhh yapacak biliyorum ama bence çok tatlılar, mor en sevdiğim renk olmasından dolayı direkt kalbime yerleşti, siyahını da inanılmaz beğendim. Sadece morun tabanındaki renk daha açık bir ton olsa daha güzel olurdu diye düşünüyorum, dolayısıyla siyah daha önde.. Her an sipariş verebilirim her an !! belki de siz okurken bu satırları çoktan siparişi verdim :) 




27 Ekim 2011 Perşembe

Marks&Spencer- Berg- Ryan Reynolds-Two guys and a girl and a pizza place- Lise

Hani bazen bir şarkı duyarsınız ve geçmiş zamanı ama  tam da o anı size çağrıştırır ya, benim için bu olay bu aralar Ryan Reynolds. O benim için ne bir Hollywood starı ne de starların onun için kapıştığı birisi, benim için o Berg. Two guys and a girl and a pizza place'in Berg'ü ve lise yıllarımı bana çağrıştıran dizi yıldızı.

Hayatımın en güzel yılları olduğunu daha sonradan anladığım lise yıllarımda, bu diziyi çok ama çok severek izlerdim . Sınıfta canım arkadaşım Dilfer'le diziyi konuşurduk, kopardık... Yazarken bile kendimi lisede 9-A sınıfında düşünüyorum..

Neyse bu aralar otobüs duraklarında, billboardlarda Ryan Reynolds'ı görünce sürekli aklıma gelen anılarımı sizlerle paylaşmak istedim. Marks & Spencer ın alt markası Autograph 'ın yüzü olmuş. Marks & Spencer'ı çok beğenmesem de (sadece çorap ve iç çamaşırı bölümünü severim ) bundan sonra en azından geçmişin hatrına bir bakarım.. Reklamlar da bunun için  yok mu? Demek ki beni etkilediği için başarılı bir seçim olmuş Ryan Reynolds'ın seçimi.

Belki sizlere de aynı şeyleri çağrıştırıyordur. Sizin için böyle anılar varsa ki eminim vardır paylaşırsanız çok sevinirim. Geçmişe dönüş yaparız..




Benim için Ryan Reynolds ise bu genç çocuk..

Eğer bu diziyi izlemediyseniz, yaş itibariyle hiç rastlamamış olanlarınız olabilir, şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka ama mutlaka izleyin !

12 Ekim 2011 Çarşamba

Rain Boots- Yağmur Botları

Yağmur yağıyor, seller akıyor ... 

Bugünlerde herkeste  'Yağmur botu alsam mı almasam mı?'düşüncesi varken uzun süredir internette gezinirken baktığım modelleri sizlerle paylaşmak istedim.


İlk olarak Burberry. Artık neredeyse klasik olan yağmur botlarını beğenmeme rağmen,  Ankara'da mağazası  açıldıktan sonra her 5 kişiden 3'ünde olmaya başlayınca cazibesini benim gözümde yitirdi.



 Gelelim Gucci 'ye. Bu modeller hoş ama sizce de çok fazla ben Gucci'yim diye bağırmıyorlar mı?


Bu 2 çizmeyi üsttekilere oranla daha fazla beğendim, bunlar da Gucci diye bağırsa da nedense bunlara kanım kaynadı :)


Gelelim çok hoş tasarımları olan Tamara Henrique'ye. Tasarımları oldukça şevimli ama en önemlisi göz yormayan bir sevimlilikte.



Vee en yeni keşfim Rain Levels. Ba- yıl- dım. Fikrin çok orjinal olmasının yanında, botların dokusu, renkleri her şeyiyle çok sevdim.


Coach ise her zamanki çizgisinde bu sezon da. Sneakers alırken çok seviyorum ama aynı şeyi botlar için söyleyemeyeceğim.


Hunter'larda  sıra. Benim resimdekilerden fuşya rengi Hunterlarım var. Aldım, seviyorum ama nedense alışamadım, çok ağır geliyorlar bana ve yürürken , merdiven inerken, vs inanılmaz zorluk yaşıyorum. İnternetten sipariş verecek olanlar varsa mutlaka önce bir mağazada denemelerini öneririm. Avantajları her renkte ve her boyda satılıyor olması. Benimki uzun boylardan bu arada.


İnternet sitelerinde gezinirken ise ebay ve amazonda genelde gözüme ilişenler Kamik Kelsey Rain Boots oldu. Bu tasarımları beğendim.



Crocs terliklere bir türlü ısınamamış olsam da, bu yağmur botlarını sevdim.


5 Ekim 2011 Çarşamba

Ece Salici

Bu ismi şimdiye kadar duymadıysanız, bundan sonra bol bol duyacaksınız. Kendisi hem benim canım arkadaşım,hem tasarımcı, hem de blogger.

İdealleri olan, ideallerinin peşinden koşan, armut piş ağzıma düş yapmayan, onlar için çaba sarf eden , hayallerine ulaşmak için çok çalışan ama en önemlisi hayatta ne istediğinin bilen herkese çok saygı duyarım ve dünyaya bu tarz insanların gerekli olduğunu savunurum ve  böylece çok daha kaliteli bir dünyada yaşayacağımıza inanırım.

İşte Ece de bu özellikleriyle benim çok saygı duyduğum ve aynı zamanda çok sevdiğim bir isim. Benim arkadaşım ama benim arkadaşım olmasaydı da bloguna bayılırdım. Yine de en sevdiğim blog olurdu . Neden mi? 

Çünkü diğer bloggerlar gibi değil Ece..
Ece bir profosyonel. Blogunu tasarımlarını sergilemek için kullanıyor. Tasarım derken gerçek bir atölyede, gerçek bir tasarımcı tarafından yapılan tasarımdan bahsediyorum. Çevremizde sıklıkla gördüğümüz 3 tane çengelli iğneyi bir t-shirte geçirip tasarım yaptığını sanan insanlardan değil !! Gerçek moda dünyasında ne varsa; o atölyede onlar var.

Bir diğer sebep de gerçekten tasarımcı olması üstelik dünyanın en iyi okullarından birinde bu işin eğitimini alarak , moda hakkında konuşursa gerçekten !!! konuşacak insanlardan birisi olması sebebiyle.

Ece Istituto Marangoni Fashion Design mezunu.
Kendi atölyesinde, kendi tasarladığı, her aşamasında işin içinde olduğu ürünleri blogunda sergiliyor.
Üstelik yakın zamanda bu ürünleri internet sitesi üzerinden satın alınabilecek.
Ece'nin blogunu mutlaka izlemeye başlayın pişman olmayacaksınız size garanti ediyorum!!! 
Ece'yi merak ettiyseniz o zaman hooop bloguna  tık tık. 
Facebook sayfası için de tık tık





 Eğer Ece'nin tasarımlarını merak ettiyseniz, Ece Salıcı markasıyla tanışmak istiyorsanız  mutlaka Ece'nin bloguna tıklayın tık tık. Çok güzel şeyler sizleri bekliyor, hem de çok güzel....

4 Ekim 2011 Salı

Kırtasiye Canavarı

Ben tam anlamıyla bir kırtasiye canavarıyımdır. Antin guntin ne kadar kırtasiye malzemesi varsa emin olun ben de vardır. Hal böyle olunca kırtasiye dükkanlarının içinde kaybolurum, her gittiğim yerde incelerim, ve kitap, kalem, defter sektörünün geldiği son noktaya her seferinde şaşırırım. Bazen çocukluğuma döner çizgi film karakterli ürünler arasında kaybolurum, bazen de iş kadını modunda Moleskine'ler arasında. Her renk Moleskine defterim vardır heralde. Renklerine göre aktivitelere ayırırm onları..
 Bazen öyle olur ki hangi defterimi hangi ders için kullanmaya başlasam derdine düşüp, günlerde düşünürüm :) Hatta çalışma masamın üzerinde kaç tane kalem var, kaç tane silgi var kaç tane kalemtraş var uç var sayamam o kadar fazla ama hepsinin ayrı ayrı ilginç özellikleri vardır :)
 Fotolar pek net değil ama benim gibi kırtasiye canavarları için netlik önemli olmaz heralde :)




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...